Ekim 15, 2010

Bebek Doğduktan Sonra İlişkiniz...


İlişki Araştırmaları Enstitüsü kurucusu ve başkanı, aynı zamanda “Baby Makes Three” isimli kitabın yazarı Profesör Doktor John Gottman, bebeğin doğumunun ardından geçen ilk ayların çiftlerin ilişkileri açısından zorlayıcı bir dönem olduğunu belirtiyor. 35 yılı aşkın süredir çiftler arasındaki ilişkiyi güçlü tutabilmek için çeşitli araştırmalar yürüten Gottman’ın, çiftin hayatına bebeğin eklenmesinin ardından oluşan değişimlerle ilgili araştırmasını sizlere sunacak ve konuyla ilgili uzmanımız Psikolog Filiz Kaya’dan görüşlerini alacağız. Bebek doğduktan sonra eşler arasında neler yaşanır? Neler değişir? Olumlu değişimi sağlamanın püf noktaları nelerdir?

Dünyada konuyla ilgili yapılmış en kapsamlı araştırmaları sunan Gottman, bebek sahibi olan çiftlerin % 67’sinin bebeğin doğumunun ardından geçen 3 yıl süresince, eşleri ile olan ilişkilerini “Mutsuz” olarak tanımladıklarını belirtiyor. Bebekten önce ilişkilerini “Mutlu” olarak tanımlayan binlerce çiftle yapılan bu araştırmada, çiftlerin sadece % 33’ü bebek doğduktan sonraki dönemde ilişkilerinden “Memnun” olduklarını söylüyorlar. Ancak bu % 33’lük grup da bebek doğduktan sonra geçen ilk 3 yılı aralarındaki ilişki açısından “Yüksek Düzeyde Stres Yaşanan Bir Dönem” olarak tanımlıyor. Araştırmanın uzun dönemli sonuçlarına bakıldığında, % 67’lik grup içinde yaşanan boşanmaların diğer gruba göre 4 kat daha fazla olduğu görülüyor.

Çiftler açısından zorlayıcı ama bir o kadar da güzel olduğu bilinen bu dönem nasıl yaşanıyor? Psikolog Filiz Kaya’ya göre, ebeveynliğe geçiş büyük bir değişim dönemi. Bu değişimle, yani ebeveynliğe geçişle başa çıkabilen bireyler ilişkide oluşan değişimleri de olumluya çevirerek ilişkilerini güçlendirebiliyor. Ancak yaşanan değişimle başa çıkamayan kişiler için ise, eşler arası çatışmalar kaçınılmaz hale geliyor ve evlilikler çatırdamaya başlıyor. Değişimin ne gibi noktalarda zorlayıcı olduğunu uzmanımız kısaca şöyle tanımlıyor: “Ağlayan bir bebeğin yanında romantizm zordur. Çiftler daha önce yaptıkları ve yakınlık hissetmelerini sağlayan pek çok şeyi özellikle ilk aylarda yapamaz hale gelirler. Her ikisinin de çok sevdiği ve belki de uzun süredir bekledikleri o güzel varlık yanlarında olmasına rağmen, beraberinde bir dizi zorluğu ve sorumluluğu da getirir. Bebekler sürekli bakıma ihtiyaç duyar ve bu çoğu zaman her iki ebeveyn için de tam zamanlı bir mesai demektir; dolayısıyla eşler birbirlerine zaman ayıramamaya başlarlar. Fiziksel yorgunluk, çoğu çift için duygusal ve bedensel uzaklaşmaya neden olabilir.”

Sonuçların çarpıcılığı, olumsuz olan % 67’lik orandan çok, azınlıkta görünen % 33’lük grubun aynı stres düzeyinde değişimi hissetmelerine rağmen, değişim sürecinde ilişkileri açısından bir sıkıntı yaşamış olmaları. Peki nedir aradaki ayrım? Hangi çiftler bebek sahibi olduktan sonra birbirlerinden uzaklaşıyor, hangi çiftler mutlu bir şekilde ilişkilerine devam ediyor?

Sorumlulukların Artışı
Uzmanlar özellikle bebek eve geldikten sonraki ilk birkaç ayda yaşanan bedensel yorgunluğun pek çok kadında derinleşerek depresyona neden olabildiğini belirtiyorlar. Çoğu çift, bebek eve geldikten sonra daha da belirginleşen yeni sorumluluklarının, beklediklerinden daha fazla olduğunu belirtiyor. Beklentiden yüksek olarak ortaya çıkan zorunluluklar da hissedilen yorgunluğu arttırırken, tükenmeye giden sürenin de kısalmasına neden olabiliyor. Bu durumda her iki ebeveyn de kısa bir süre sonra kendilerini yetersiz, ihmal edilen ve yalnız bireyler olarak algılamaya başlıyor. Hatta bazı çiftler arasında oluşan mesafe ve her geçen gün artan şiddette hissedilen yalnızlık, bireyleri aldatmaya sürükleyebiliyor.

Atıfların Önemi
Psikolog Filiz Kaya, pek çok çiftin bebek doğduktan sonra yaşanan zorlukları birbirlerine atfetmelerinin ilişkiye yaşattığı olumsuzluğu vurguluyor. “Bebek sahibi olmadan önce danışmanlık alan çiftlerde gördüğümüz belirgin bir farklılık var. Doğum öncesinden itibaren, bebekleri dünyaya geldikten sonra yaşanabilecek olumsuzluklarla ilgili daha önceden bilgi sahibi olan çiftler, aralarında bir problem ortaya çıksa da, bu problemin nedenlerini ilişkilerinde aramıyorlar. Örneğin sorumlulukların paylaşımı ile ilgili bir sıkıntı yaşadıklarında “zaten sen hep böylesin, her şeyi kendi başıma yapmak zorunda kalıyorum” demek yerine, “sanırım bu kadar sorumluluk beni zorluyor; ne yapabiliriz?” sorusunu sormayı tercih ediyorlar. Yaşanan zorluğu birbirlerine ya da ilişkilerinin iyi gitmeyişine değil, değişime ve ihtiyaçların farklılaşmasına atfediyor ve çözümleri de bu farkındalık sayesinde birlikte üretmeye çaba gösteriyorlar.

Bu yazı, Mother&Baby dergisi Ekim 2010 sayısında yayımlanmıştır.



Paylaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.