Mart 24, 2010

Mahşerin 4 Atlısı



Evlilik ve boşanma araştırmalarının duayenleri Dr. John ve Julie Gottman, evli çiftlerin birbirleriyle iletişim halinde olduklari 10 dakikalik bir video izleyerek, yeni evli çiftlerin gelecek 6 sene içinde evli kalacağını ya da bosanacağını %91 gibi bir basarı oranıyla tahmin edebiliyorlar. Peki Gottman'lar evliliğin devam edip etmeyeceğini nasıl bu kadar yüksek bir oranla tahmin edebiliyorlar? 30 yılı aşkın bir suredir yürüttükleri araştırmalara göre evliliğin mutlu gitmesini sağlayan en önemli faktor eşlerin birbirlerinden etkilenebilmeleri.

Araştırmalara göre kadınlar eşlerinin taleplerini karşılamakta daha başarılı ve daha yapıcı bir tutum sergilerken, erkekler eşlerinin taleplerini kabul etmekte ve degismekte daha cok sikinti yasamaktadirlar. Kadinlar evlilikle ilgili sorunlarini ve eşlerinden beklentilerini daha cok ortaya koymakta ve bu konuda tartışmak ve cözüm üretmek konusunda daha istekli görünmektedirler. dikkate alEşlerinin bu taleplerini an ve kendilerini bu anlamda esnetebilen erkeklerin evlilikleri, diğerlerine oranla daha uzun sürmekte ve daha mutlu bir birliktelik yasamaktalar.

Gottman'lar evliliklerde yasanan problemlerin ya da çatısmaların asıl sorun olmadığını, her evlilikte yaşanabilecek bu tür anlaşmazlıkların evliliği yıkmadığını göstermektedir. Asıl önemli olan, yaşanan sorunlarla nasıl başa çıkıldığıdır. Eşlerin tartışmalar sırasında yaşadığı öfke, kızgınlık, kırgınlık gibi duygularin aslında evliliği bitirici etmenler olmadığı, bunlardan ziyade Gottman ların "Mahşerin 4 Atlısı" diye tabir ettigi tartışma sırasında eşlerin sahip olduğu 4 tutumun evliliğin bitimine yol açtığı görülmüstür. Bu tutumlar aşağılama, eleştiri,sürekli savunma halinde olma, ve duvar örme/uzaklasma olarak adlandırılabilir. Tartışmalar sırasında ya da sonrasında bu tutumları takınan çiftlerin boşanma oranının diğer çiftlere nazaran çok daha fazla olduğunu görülmüştür. Çiftler, eğer bu özelliklerini değiştirebilirse tartışmalar yıkıcı olmak yerine yapıcı olabilir ve aslında ilişkiyi güçlendiren bir faktör halini alabilir.



Aşağılama

En büyük negatif duygu aşağılanma. Eğer ilişkide aşağılama varsa, ilişkiyi kurtarmak neredeyse imkansız. Saygı olmayınca, ilişkinin temeli çok zayıf kalıyor.
Aşağılama kişinin direk kimliğine ve var oluşuna zarar veriyor. Verilen mesaj açık: sen sadece ilişkimizde kötü değilsin, sen tek başına kötüsün. Bu durumda çiftler ayrılsa bile, kişinin özgüvenine verilen zarar yıllarca etkisini sürdürüyor.

Eleştiri

Eleştiri, sürekli hata bulma ve yargılama davranışı. Davranışlarından ziyade, kişinin karakteri ve kişiliğini eleştirme.Kişi kendisinde bir sorun olduğunu düşünüyor ve ilişkiden kendini kurtarmanın yollarını arıyor.
Kendisinin takdir edilmediği ortamlardan uzaklaşıp, takdir edildiği ortamlara gidiyor. Kendisini işe yaramaz hissediyor.

Sürekli Savunma

Ayrılığı getiren diğer davranış da çiftlerin karşı tarafı anlamaya çalışmadan, sürekli kendilerini savunması. Her davranışa bahane bulmak, kendi davranışlarını sürekli rasyonelleştirmek, karşı taraf fikrini söylediğinde “sen bunu daha çok yapıyorsun” deyip oku ona çevirmek, karşı tarafı dinlemeden kendi fikrini söylemek savunma davranışları arasında yer alıyor.


Duvar Örme

Duvar örme, tehlikeli gibi görünmese de en tehlikelilerinden bir tanesi. Bir taraf endişesini söylediği zaman, kişi karşı tarafı tamamen yok sayıyor ya da konuyu başka tarafa çeviriyor.“Karşı tarafa sen değersizsin” mesajını veriyor.

Referanslar
Gottman, J.& Siver, N.(1999).The Seven Principles for Making Marriage Work: A Practical Guide from the Country's Foremost Relationship Expert.

Uzm.Psk. Çiğdem Yumbul

Paylaş

Mart 23, 2010

İlişki ve Çift Terapisi


İlişkilerinde yaşadıkları problemlerle başa çıkmakta zorlanan ve ilişkilerini geliştirmek isteyen çiftler evlilik ya da çift terapisine baş vurabilirler. Çift terapileri genel olarak bütüncül bir yaklaşım sergiler ve odağı ilişkideki bireyler değil çiftin kendisidir. İlişki ya da çift terapistleri ilişki ve evlilik terapisi konusunda eğitim almış kişilerdir. ABD’de ilişki alanında çalışan uzmanlar çift ve ilişki terapisi konusunda lisans eğitimini tamamlamış sertifikalı uzmanlardır. Ülkemizde henüz çift terapisi konusunda bir uzmanlık derecesi bulunmamakta, klinik psikologlar ile çift ve ilişki terapisi konusunda eğitim almış olan psikologlar ve psikiyatristler çift terapisi alanında çalışmaktadırlar.

Çift terapisinde “danışan” ilişkiniz gibi görünse de terapi siz, eşiniz ve terapistin ortak çalışması ile yürütülmektedir. Çift terapisti aynı zamanda ilişkideki duygularınız ve deneyimleriniz ile ilgilenir. Siz, eşiniz ve terapist, ilişkinizi etkileyen içsel ve dışsal deneyimlerin dışında ilişkideki döngülerinizi ve tıkanma noktalarını görme fırsatı bulabilirsiniz. Çift terapisti ilişkiniz ile ilgili ayrıntıları keşfetmeniz için size yardımcı olur ve ilişkinizin daha iyi gitmesi için gerekli olan iletişim şekilleri, roller ve modellerini öğrenmeniz ve uygulamanız için sizi destekler.

Stratejik, Bilişsel Davranışçı, Davranışçı, Psikoanalitik, Duygu Odaklı, İmago gibi pek çok ekolde çift terapisi uygulanmaktadır. Bu teorik yaklaşımların yanı sıra, çiftin ilişkisinde olumlu değişiklikler yaşaması için eşlerin kullandığı iletişim stilleri de terapide keşfedilir. İyi bir ilişki problemsiz değildir, problemleri ile uğraşan ve sıkıntıları göz ardı etmeyen ilişkidir. Dolayısıyla iletişim de ilişki için önemli bir rol oynar. Eğer çiftler çatışmalarını nasıl olumlu bir şekilde idare edeceklerini bilmiyorlarsa ilişkideki sıkıntıları çözmek, yeniden yapılandırmak ya da tamir etmek neredeyse imkansızdır.

30 yılı aşkın süredir çiftler, evlilikler ve ilişkiler üzerine veri toplayan John Gottman, ilişkide mutsuzluğun ve ayrılmanın en büyük nedeni olarak bir çatışmanın ardından gerekli onarma çalışmasının yapılamamasını neden olarak göstermektedir. Çift terapistleri, bir ilişkiyi geliştirmenin, eski ve yeni sorunları çözmenin ilk adımının çiftlere duygularını nasıl yöneteceklerini, sakin kalmayı, sağlıklı iletişim becerileri kullanmayı öğretmek olduğunu bilirler. Bunu fark eden ve uygulamaya geçiren çiftlerin kendilerini ilişkileri ile ilgili olumlu ve birbirlerine daha yakın hissetmeleri yıllar sürmeyecektir.

Çift terapisine düzenli olarak devam eden pek çok çiftin ilişkilerini kurtarmak ve geliştirmek anlamında fayda sağladığı pek çok bilimsel araştırmada da kanıtlanmıştır. Terapilerin sıklığı, çift terapistinin çalışma düzenine, ekolüne, terapinin hedeflerine, grup ya da çift terapisi olmasına göre değişmektedir. Çift terapistleri, özel danışmanlık merkezlerinde, üniversitelerdeki danışmanlık birimlerinde, hastanelerde ve diğer sağlık kurumlarında hizmet verebilirler.

Terapiye katılım..

Çift terapisine başvuran çiftlerin profiline bakıldığında çift terapisine en çok ve en az başvuran çiftlerin bazı özellikleri ile birbirlerinden ayrıldıkları görülmektedir;

Çift Terapisine En Çok Başvuranlar
•Genç Çiftler
•Hala birbirini sevdiğini söyleyen çiftler
•İlişkilerini kurtarmak istediklerini belirten çiftler
•Terapiye ve değişime açık olan çiftler

Çift Terapisine En Az Başvuranlar
•Yardım almak için çok uzun süre beklemiş olan çiftler
•Problemlerinin kendine özgü olduğunu ve başka çiftlere benzemediğini düşünen çiftler
•Evliliklerini korumak için önerilere ve değişime kapalı olan çiftler

Referanslar
Gottman, J. (1994). What Predicts Divorce? The Relationship Between Marital Process and Marital Outcomes. Lawrence Erlbaum Associates.
Jacobson, N. S., Gurman, A. S. (Eds.). (1995). Clinical Handbook of Couple Therapy, Second Edition . New York-London: Guilford Press.


Paylaş

Mart 14, 2010

Mutlu İlişkiler Nasıl Gerçekleşir?







Daha Erken Yardım Arayışı. Problemli ilişkileri olan çiftler profesyonel yardım almak için en az 6 yıl beklemektedirler. (Problemli evliliklerin yarısı ilk 7 yılda sonlanmaktadır). Bu da bize çiftlerin uzun zaman mutsuz yaşadıklarını ve yardım almakta çoğunlukla geç kaldıklarını göstermektedir.

Bütün Taşları Dökmek. Araştırmalar, eşler birbiri ile tartışırken aklına gelen her şeyi söylemekten kaçınanların istikrarlı olarak en mutlu olanlar olduğunu göstermektedir.

Yumuşak Tartışmalar. Çiftler arasındaki tartışmaların başlamasının ilk sebebi çoğunlukla, çiftlerin çatışma yaşadıkları konuda konuşurken eleştirilerini yüksek sesle yapmalarıdır. Eleştirileri daha yumuşak bir ses tonu ile ve karşı tarafı suçlamadan yapmak tartışmaların kavgaya dönüşmesine engel olmaktadır.

Esnek Planlar. Araştırmalarda, kadınların planlarını eşlerinin programlarına göre değiştirmekte daha esnek ve rahat olduğu, erkeklerinse bunu yapmakta zorlandıkları bulunmuştur. İlişkide tarafların ne kadar esnek olabildiği evliliğin başarısını büyük ölçüde etkilemektedir.

Prensip Sahibi Olmak. Araştırmalara göre mutlu çiftler ilişkide bazı prensiplere sahiptirler. İlişkisinde çok mutlu olan çiftlerin yeni evli ya da birbirlerine yeni aşık olmuş olsalar bile birbirlerinden gelecek incitici ya da rencide edici en ufak bir davranışı kabullenmedikleri görülmüştür. İlişkinin başından itibaren kötü davranışlara karşı düşük toleransı olmak, uzun vadede mutlu bir ilişkinin göstergesidir.

1’e 5 Kuralı. Mutlu bir ilişkide çiftler birbiri ile tartışırken negatif bir cümle sarf ettikten sonra birbirleri ile ilgili en az 5 tane olumlu cümle kurmaktadırlar. Partnerinize 1 negatif şey söylediğinizde bunu düzeltmek için arkasından 5 tane olumlu cümle söylenmesi gerekiyor. Araştırmalara göre mutsuz giden ilişkilerde bu oran 1 e 8 e çıkmaktadır.

Bakım Onarım Çalışmaları. Başarılı çiftler büyük tartışmalardan nasıl çıkacaklarını iyi bilmektedirler. Mutlu çiftler tartışma kontrolden çıkmadan olumsuz durumu nasıl onaracaklarını iyi bilirler. Mutlu çiftlerin tartışma sırasında yaptığı başarılı müdahalelerden bazıları; tartışma konusunu alakasız bir konu ile değiştirmek, espri yapmak, bu durumun karşı tarafı ne kadar zorladığını anladığını söylemek, tartışmayı “bu bizim problemimiz” vb diyerek ortak bir noktaya çekmek, teslim olmak yani iddiasından vazgeçmek (zaman zaman bütün karşılaşmalarda olduğu gibi taraflardan birinin kazanması gerekebilir), eğer çok ateşli bir tartışma ise 20 dk gibi bir süre ara vermek ve sakinleşince tekrar bu konuda konuşmaya karar vermek.

Yatağa Öfkeli Girmek. İnsanlar yatağa öfkeli olarak gitmenin yanlış bir inanç olduğunu düşünmeye alışmıştır. Çiftler üzerindeki araştırmalar, özellikle geceleri duygusal çatışmalarda fizyolojik olarak insanların kalp atışlarının yüksek olduğunu ve iletişim kurabilmeleri için konsantre olamadıklarını göstermektedir. Araştırmalar sakinleşene kadar tartışmaya devam etmek yerine ara verilmesinin yararlı olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, tartışmaya sabah daha sakin bir kafa ile devam etseler daha faydalı olacaktır.

Mutlu İlişki İstatistiği. İlişki uzmanı John Gottman’ın araştırmalarına göre evliliklerin bitmesinin sebeplerinden % 80 lik bir oranı olumlu duyguların ve yakınlığın eksikliği, % 40 nı ise şiddetli tartışmalar özellikle de bu tartışmalarda eleştirel, savunmacı olmak ve küçümsemek oluşturmaktadır.

İlişkide olumlu bir atmosfer yaratmak ve "ilişki bankası"na sürekli yatırım yapmak mutlu bir ilişkinin formülüdür..

Gottman, J.M. (1996). What predicts divorce: The measures. Hillsdale, NJ: Lawrence Erlbaum Associates.
Gottman, J.M., Clifford, I.N. (2000). Observing marital interaction. Journal of Marriage and the Family.

Yazan: Uzm. Psk. Özge Altan Aytun



Paylaş

Mart 12, 2010

Internet, Evlilik ve Sanal İlişkiler

Şu sıralar sanki onunla doğmuşuz gibi gece gündüz onunla beraberiz. Çok uzun sayılamayacak bir zamandan beri hayatımızda olmasına rağmen hayatımızın ayrılmaz bir parçası olmuş durumda internet..

İnternet sayesinde eriştiğimiz bu yeni iletişim ve bilgi edinme modeline kısa sürede adapte olduk. Önce daha çok iş yerlerinde ya da internet cafe lerle sınırlı kalırken hızlı bir şekilde evlerimize girdi. Geceleri onunla sabahlar, yemekten kalkar kalmaz ona koşar olduk. Bu sayede pek çok işimiz kolaylaştı. Bazen neredeyse işe gitmeye gerek kalmadan evden yaptık işlerimizi. Sonra yüzünü hayal meyal hatırladığımız ilkokul arkadaşlarımız ile buluşabildik..

Çağın bu muhteşem icadı sayesinde sayısız rahatlık, kolaylık ve fayda sağladık. Tabi ki artık onsuz bir yaşam düşünülemez oldu ama bazı alışkanlıklarımız, hayat tarzımız eskisinden bir hayli farklı olarak değişti. Bu değişimden kaçınılmaz olarak etkilenenlerden biri de evlilikler oldu.

İnternet evlilikleri hangi yönde etkiledi? Ya da gerçekten etkiledi mi? Olumlu etkileri de var mı? Eğer internet evlilikleri olumsuz yönde etkiliyor, ayrılıklara boşanmalara neden oluyorsa ne yapmak gerekir? İnternet üzerinden bir ilişki yaşama aldatma sayılır mı? Bu soruların yanıtını arayacağız..

İnternet kullanımının artması ile eşlerin birbirlerine daha yakın olduklarını ve iletişimlerinin arttığını söyleyebiliriz. Eşler çalışırken birbirleri ile hızlıca yazışabilir ve birbirlerinden daha sık haber alır oldu. Eşlerden biri uzakta (şehir dışı-yurt dışı) olduğunda kısa zamanda ondan haber alabilme imkanı oluştu. Gerçek şu ki eğer internet olmasaydı eşler birbirlerinden daha az haber alıyor olacaktı.

İnternetin bu kısa süre içinde çiftler üzerindeki olumsuz etkilerine bakıldığında ise araştırmalar son 10 yılda diğer boşanma sebeplerinin yanında internetin de artık bir başlık olarak yer aldığını gösteriyor. Amerika’da yapılan bir araştırma da geçtiğimiz yıl boşanmaların % 42 sinde diğer sebeplerin yanı sıra internet üzerinden kurulan bir yakınlık ya da ilişki yer alıyor. Eşlerin birlikteyken iletişimlerinin azalması, internet üzerinden ilişkiler yaşanması ve internet pornografisinin kullanımı internet nedeni ile olan boşanmalarda ciddi bir rol oynuyor..

İletişim Azalıyor..
Eşler arasında iletişim problemleri nedeniyle terapi merkezine gelenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Son zamanlarda yapılan araştırmalar evliliklerin % 50 sinin ilk 5 sene içerisinde sona erdiğini gösteriyor. Boşanmaların artması ve iletişim problemleri arasında ciddi bir ilişki var. Bu konuda henüz çok fazla araştırma bulunmamasına karşın çiftlerin özellikle beraber olma fırsatı buldukları akşam saatleri ve tatil günlerinde uzun süren saatler boyunca internette kaldıkları birbirlerini ihmal ettikleri ve iletişimlerinin azaldığı anlaşılıyor. İletişimin azalması çatışmaların artmasına yol açarken, çözüm arayışı yerine internetle sorundan uzaklaşmak tercih ediliyor.

İnternet gerçekten evlilik anlaşmasını bozabilir ve internet üzerinden kurulan ilişkiler aldatma olarak sayılabilir mi?


Tabi ki aldatma tarihi internetin icadından çok daha öncelere dayanıyor. Ancak internetin sağladığı, gizlilik, ulaşılabilirlik bu durumun çok hızlı gerçekleşmesine neden oluyor. Evlilik ve ilişki ile ilişkilendirilebilecek sitelere baktığımızda mükemmel eş arama siteleri, arkadaşlık siteleri (yaş gruplarına göre değişen), flört siteleri, evlilik ve ilişki danışmanlığı siteleri, boşanma önerileri siteleri… insanları tedirgin edebilecek bir sırada genişliyor.

Bunun yanı sıra, internet eşlerin diğer insanlarla coğrafi sınırlar olmaksızın hızla tanışmasına ve hatta kendi eşlerinden daha fazla iletişime geçmesine de olanak sağlıyor. İnternet üzerinden kurulan ilişkiler zaman zaman kontrolden çıkarak çok yakın, sınırların olmadığı pek çok özel şeyin de paylaşıldığı, diğer eşi üzecek hatta evliğe zarar verecek belki sonucunda boşanmaya neden olacak bir noktaya geliyor.

İnternet üzerinden evliliğe zarar getirebilecek, aldatma denilebilecek ilişki modellerinin başında msn de tanışarak duygusal yakınlaşma ve cyber-sex geliyor. Bu sanal ilişki şekilleri ortaya çıkınca “Bu şekilde internet üzerinden ilişki kurmak aldatma sayılır mı? Sorusu gündeme geliyor.

İnternet üzerinden seks yapılması bazı uzmanlar tarafından kesin olarak ilişkiye ihanet sayılmıyor. Gerçek bir aldatma için fiziksel bir şeyler olması gerektiğini ve hatta vücut sıvıları yer değiştirmiyorsa bunun cinsel bir aldatma olmayacağını savunuyorlar. Bazı uzmanlar ise duygusal bir bağlılık söz konusu ise aldatmanın başlayacağını savunuyor.

Gerçek her ne olursa olsun, eşlerin çoğunluğunun böyle bir durumla karşılaştıklarında bu durumu aldatma olarak kabul ettikleri biliniyor. Son araştırmalar, İnternet kullanıcılarının % 10 unun internette düzenli olarak seks yaptığını ve bunu bir kere deneyenlerin hiç de az olmadığını gösteriyor

Duygusal ilişkilere gelince.. Eskiden gazete sayfalarında “boyu boyuma uygun bir eş arıyorum” un çok ötesinde bir durum yaşanıyor. Artık mükemmel eş seçimi (perfect match) siteleri ya da herhangi bir buluşma sitesi sayesinde çabucak duygusal ilişkiler başlayabiliyor. Özellikle eş bulmanın ve ya aramın eskiye göre oldukça ekonomik hale gelmiş olması da bu sitelerin kullanımını ayrıca artırıyor. Herhangi bir ilişki içinde olmayanlar için iyi bir gelişme bu ancak evli ya da ciddi bir ilişki içerisinde olanlar için de bir tehlike. Kim eşini internette tanıştığı biriyle kaybetmek ister ki? Maalesef burada da internet üzerinden yakınlaşmanın bir kesim tarafından aldatma olarak görüldüğü bir başka kesim tarafından da gerçek ilişkiyi yıkamayacak bir eğlence olduğu düşünülüyor.

“Bu konuda sıkıntı çeken ve eşi ile boşanma sürecinde olan bir danışan yaşadıklarını şöyle anlatıyor: Uzun saatler internette kalıyordu. İlk fark edişim odaya girer girmez bazı sayfaları(web) hızla kapatması oldu. Her seferinde oluyordu. Birkaç kere benden bir şey mi gizliyorsun diye sordum sana öyle geliyor dedi. Sonra bir gün tesadüfen kayıtlı bir site buldum. Üye olup arkadaş falan olabiliyordun, onun da nickname i yazıyordu. Onunla arkadaş olup yazışmaya başladım.Benden hiç bahsetmedi. Ama benimle buluşma randevusu bile ayarladı. Sonra daha fazla ileri gidemedi, ve konuştuk. Her şeyi anlattı. İnternet üzerinden görüştüğü pek çok kadın varmış ama gerçekten görüştüğü hiç olmamış. Bana göre ilişkimize ihanet etti ve sonunda boşanmaya karar verdim.”

Sonuç Ne Olacak?

İnternet kendi içindeki icatlarla belki de bu sorunu kısa sürede yenecek. Son günlerin en büyük tutkusu haline gelen facebook ve benzeri sitelerle belki de aldatma üzerine yaşanılan sorunlar büyük ölçüde azalacak. Örneğin, bir erkek bir kadın ile yakınlaşmaya karar verdiğinde onun ilişki durumunu görebiliyor. Belki böylelikle “evli”, “nişanlı”, “bir ilişki içinde” gibi görünen profillerin ilişkileri daha az zarar görecek. Bunun yanı sıra resimler, paylaşımlar, nerede olunduğu vb. bilgiler kaçamak yapma şansını azaltıyor.

Sonuç olarak ne bu icatların hızını ne de sonuçlarını hemen öngörmemiz mümkün. Dolayısıyla başımıza gelecekleri biraz yaşayarak göreceğiz gibi görünüyor. Ancak, İlişki içindeki problemler büyümeden bazı adımlar atmak büyük önem taşıyor. İlişkinizi bu anlamda risk altında görüyor ve önlemler arıyorsanız kulak verin;


- Eşinizle daha fazla ve eğlenceli vakit geçirin. Bu internetin başından haftada bir kere kalkarak mümkün olmayacaktır. Birlikte vakit geçirirken nelerin sizi eğlendirdiğini fark ederek ve bu aktivitelere yoğunlaşarak zaman içinde olacaktır.
- Bu ilişkinin sevgiyle başladığını unutmayın. İlişkiye dair olumlu hatıraları anımsamak duygularınızın canlanmasına ve onunla iletişime geçmek için yardımcı olacaktır.
- İletişim sadece kelimelerle sınırlı değildir. Sesinizin tonu ve vücut diliniz de pek çok mesajı anlatabilir. Dokunarak, sarılarak gülümseyerek de karşı tarafa pek çok olumlu mesaj verebilirsiniz.
- İlişkilerde eşle yaşanan çatışmalardan daha olumsuz olan, hissedilen duyguları biriktirerek kendinize saklamanızdır. Bunun yerine sakin kalarak hissettiklerinizi karşı tarafla paylaşın.
- Pek çok insan eşi ile yaşadığı sıkıntıları bekleyip görerek aşmayı tercih eder. Bunun yerine birkaç adım atarak çok daha tatmin edici bir ilişkiye ulaşmak mümkündür.
- Pek çok eş “eğer beni seviyorsa ne istediğimi anlayabilir” düşüncesi ile sıklıkla hayal kırıklığına uğramaktadır. Eşlerin birbirlerinden ne beklediği ve istediği ise ancak karşılıklı net ve açık bir iletişim ile anlaşılabilir.
- Pek çok uzman eşlerin ilişkide ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için dışarıya yöneldiklerini savunuyor. Eşinizle yaşadığınız sıkıntılarda kendinizi de kritik ederek sizde nelerin değişmiş olabileceğini fark etmeniz sorunu aşmanıza yardımcı olacaktır.
- Eğer işin içinden çıkamayacağınızı düşünüyorsanız bu konuda bir çift terapistine başvurabilirsiniz. Çift terapisi sayesinde pek çok çift hem kendi hem de karşı tarafın sorunlarının farkına vararak etkin bir çözüm yolu bulabilmektedir.

Paylaş

Çift Terapisinin Duayenleri İstanbul'da...


Dr. John ve Julie Gottman Ekim'de Çift Terapisi Eğitimi için İstanbul'da

Gottman Enstitüsü ve Psikoloji İstanbul işbirliğiyle Gottman Çift Terapisi I. Düzey Eğitimi Çiftler Arasındaki Köprüyü Yeniden İnşa Etmek, (Bridging the Couple Chasm) başlığı ile 9-10 Ekim tarihlerinden düzenlenecek.

Çiftlerin yaşadığı çatışmaları, araştırma temelli etkin yöntemlerle güçlü kaynaklara dönüştürmeniz mümkün diyen çift terapisinin duayenleri Dr. John ve Julie Gottman uzun yıllar süren araştırmalardan yola çıkarak geliştirdikleri Gottman Çift Terapisi yaklaşımlarını ülkemiz uzmanları ile paylaşıyor...

Ayrıntılı bilgileri yakında sizlerle paylaşacağız...

Paylaş

Evlenince Geçmiyor...

İki insan tesadüfi ya da değil karşılaştı ve birbirlerinden hoşlandılar. Bundan sonraki aşamalarda nelere dikkat etmelidir? Kişi ne yaparsa karşısındakini daha iyi tanıyabilir?

Psikolog Özge Altan: İnsanların karşısındaki insanı etkilemek için, olduğundan farklı görünme eğilimi vardır. Yeni bir ilişkide iki taraf birbirini etkileyebilmek için olumsuz görünebilecek taraflarını gizleyebilirler. Bu bir süre işe yarayabilir fakat sonunda ortaya çıkan gerçekler ilişkiyi olumsuz etkileyebilir. Çiftlerin birbirlerine en başından itibaren açık olmaları, kendilerini oldukları şekilde tanıtmaları, ilişkinin ilerki safhaları için daha iyi olacaktır.

Evlilik öncesinde insanın evleneceği kişinin doğru kişi olup olmadığından emin olmasının yolları var mı?

Psikolog Özge Altan: Bu konuda %100 emin olmak mümkün olmayabilir ama evlilikte dikkat edilmesi gereken bazı risk faktörlerinden bahsedebiliriz. Örneğin, eşlerden biri alkol ya da madde bağımlısı ise, eğitim-kültür farkı bir sorun yaratıyorsa, eşinizin beğendiğiniz en az bir kaç özelliği yoksa, durmadan aslında ne demek istediğinizi anlatıyorsanız, taraflardan biri koruyucu, hami rolündeyse, kıskançlık sıklıkla dile getiriliyorsa, tartışmalarda aşağılama, küçük görme, jestler mimikler ve bol bol eleştiri varsa bir kez daha durup düşünülebilir.

Bazı çiftler evlilik öncesindeki uzun süreli mutluluklarını evlilik sonrasına taşıyamıyor. Sizce bunun en önemli nedenleri nelerdir?

Psikolog Özge Altan: Çiftler, evlendikten sonra farklı beklentiler içine girebiliyorlar.Burada, geleneksel kadın ve erkek rollerinin etkisi olduğunu düşünebiliriz. Erkek evlendikten sonra babası ailede nasıl davranıyorsa onun gibi davranmaya başlıyabiliyor ya da toplumda gördüğü modelleri örnek olarak alabiliyor. Kadın da aynı şekilde. Birbiri ile örtüşmeyen davranışlar sorunlara yol açabilir. Tabi bir önceki soruda belirttiğim gibi, gözle görülür risk faktörleri “evlenince geçer” diye gözardı ediliyorsa, sorun çıkması muhtemeldir.

Mutlu bir evlilik için çiftler nelere dikkat etmelidir?

Psikolog Özge Altan: Yapılan araştırmalara göre, mutlu çiftlerin çoğu evdeki iş bölümünden memnun olanlar. İş yükü bir tarafın üstüne yıkılmıyor. Ev işleri geleneğe göre değil, çiftlerin isteklerine göre ayarlanıyor. Önemli kararlar birlikte veriliyor. Aralarında çıkabilecek çatışmaları ilişkinin bir parçası olarak görüyorlar. Kızgınlık anında birbirleriyle tartışmıyor, kendilerini biraz yatıştırdıktan sonra bu konuyu dikkatlice ele alıyorlar. Birbirlerini dinliyorlar. Bir problem çıktığında, birbirlerini suçlamak yerine, problemi çözmeye çalışıyorlar ve tartışırken asla eski meseleleri gündeme getirmiyorlar.

Bazı ebeveynler çocukları için evliliklerini sürdürmeye mecbur olduklarını düşünüyor. Sizce bu en doğru çözüm mü?

Psikolog Özge Altan:
Bu ayrılma karararını verirken çiftleri en fazla düşündüren durumdur. Aslında çocukların önünde tartışma yapılıyor, kavga ediliyor küs oturuluyorsa bu çocuklar için daha fazla zarar verici bir durumdur. Evliliklerini sürdürmelerinin tek nedeni çocuklarsa, diğer bütün konularda birbirleri ile anlaşamadıklarını ve ayrılmaları gerektiğini düşünüyorlarsa boşanmayı düşünebilirler. Boşanmaya karar veren çocuklu çiftler çocuğa bunu nasıl anlatabilir?
Psikolog Özge Altan: Boşanmaya karar veren çift, bunun daha iyi olacağını, çocuklarını karşılarına alıp açıklayabilirler. Çocukları en çok kaygılandıran durumlar, kimin yanında kalacağı, birlikte kalmadığı ebeveynini görüp göremeyeceği ve eski ortamının değişip değişmeyeceğidir. Bunları ona net bir şekilde anlatmak, duygularını ifade etmesine izin vermek çok önemlidir. Çocuğun ortamının değişmesi, maddi olarak daha yetersiz bir konuma geçilmesi onu olumsuz şekilde etkileyecektir.

Çocukları boşanma nasıl etkiler ve sonrasında ebeveynler çocuğa nasıl davranmalı?


Psikolog Özge Altan: Şüphesiz, çocuklar anne ve babalarının bir arada olmalarını isterler. Boşanma onları etkiler hatta sadece küçük çocukların bundan etkilendiği düşünülürken çocuklar bundan her yaşta etkilenir. Fakat, anne babanın boşanmaması onların daha fazla problem yaşamasına da sebep olabilir. Anne babanın sürekli kavga ettiği, tartıştığı bir ortam çocukların sağlıklı yetişebilecekleri bir ortam değildir. Bu arada anne baba boşandıktan sonra da kavgalarına tartışmalarına devam edebilir bu da çocuğa en az boşanmadıkları zamanki kadar etki eder.

İlişkilerdeki mutsuzluk kadar hayatından memnun olmadığını, kendisine güveni olmadığını, hata yapma korkusu olduğunu, her şeyi kafasına taktığını ve bir türlü mutlu olamadığını söyleyen çok insan var. Hayattan sürekli keyif almama, amaçsızlık bir psikolojik durum olduğunu gösterir mi? Bu tür kişilere neler öneriyorsunuz?

Psikolog Özge Altan: Tabiki, bu sorunların hepsini birlikte ya da ayrı ayrı yaşayan pek çok insan olabilir. Hepsinin nedenleri ve çözüm yolları farklıdır. Bu sorunları yaşayan insanlar, daha önce yaşadıkları, başardıkları iyi zamanlara odaklanır ve buralarda neler yaptıklarını, zor durumlarla nasıl başa çıktıklarını dikkate alırlarsa bu sorunları daha kolay çözebilirler. Aynı şekilde, eğer kendilerini zor durumda hisseder, hayatlarını normal şekilde sürdüremediklerini düşünürlerse bir profesyonele de başvurabilirler.

Günümüzde biliyorsunuz internet, cep telefonu gibi teknolojiler vasıtasıyla aşk yaşayan, evlenen birçok insan var. Bu tür ilişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Psikolog Özge Altan:
Bu ilişkiler de gene bireyin kendini diğerinden sakladığı, olumlu özelliklerin ön planda olduğu, gözle görülebilecek, ilişkiyi etkileyebilecek olumsuz özelliklerin ise arka planda tutulduğu hatta gizlendiği bir temele inşa edilmektedir. Kısa vadede, eğlenceli hoş zaman geçirmek için bir uğraşı olabilir ama uzun vadede ve bir ilişki anlamında ciddi sorunlara yol açabilir. İnsanların bu türlü bir ilişkide beklentilerini yüksek tutmamalarında fayda vardır. Karşımızdaki kişinin güvenilirliğinden emin olmamız mümkün değildir.

ailem.com

Paylaş